Gazeteci yalnızca eleştiren değildir; aynı zamanda yapılan güzel hizmetleri de yansıtan kişidir. Çünkü halkın doğru bilgilere ulaşması, hem haksızlıkların duyurulması hem de iyi işlerin takdir edilmesiyle mümkündür. Gazeteci, gerektiğinde yanlışları dile getirir, gerektiğinde de yapılan hizmetleri halka anlatır. Bu denge, gazeteciliğin özüdür.
Bugün bir şehirde halkın soru, şikâyet ve taleplerinin büyük kısmı —neredeyse yüzde 80’i— önce gazetecilere ulaşır. Çünkü vatandaş bilir ki sesini en gür şekilde duyuracak olan, kalemiyle, kamerasıyla, sözüyle toplumun aynası olan gazetecidir. Gazeteci, halkın derdini alır, devlet makamlarını temsil eden yetkililere ulaştırır. Böylece vatandaş ile devlet arasında görünmez ama çok güçlü bir köprü kurar.
Gazetecilik yalnızca haber yazmak değil, bir şehri anlamak, hissetmek ve anlatmaktır. O nedenle gazeteci; bazen bir çocuğun gülüşünde sevinci, bazen bir annenin gözyaşında feryadı görür. Bir şehrin hafızası, bir toplumun nabzıdır.